10 Eylül 2012 Pazartesi

Kutaisi-Tsageri (Gürcistan Bisiklet Turu 8. Gün)


Bugün yeterince dinlenebilmek için çok aceleci davranmıyoruz. Çok erken olmayan bir saatte kalktık. Ben otelde çalışan rus kadından kahvaltı için birer bardak çay istemek için otelin mutfağına gittim. Kadın yarım yamalak ingilizcesi ile sallama ya da normal çaydan hangisini istediğimizi sorduktan sonra ben normal çay istediğimizi söyledim. Normal çay ile çay demleyip ben getireceğim dediktan 15 dakika sonra bir çaydanlık çay ile odamıza geldi. Doya doya çay içtik ve kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra arka bahçeye  çıkıp yola çıkmak   için hazırlanmaya başladık.Bu sırada otelde çalışan Rus kadın, kendi bisikletini yanımıza getirdi. Kadının bisikletinin havası inmiş lastiğine hava bastık. Birkaç hatıra fotoğrafı alıp yola çıkmaya hazır haldeyken benim arka lastiğin patlak olduğunu farkettim. 5 dakika içinde patlak sorununu halledip yola çıktık.
Bugün kendimizi çok yormayalım istiyoruz. Öncelikle Tkasaltubo'ya varacağız. Sonra da, nerede uygun bir kamp alanı bulursak, oraya konacağız.Kutaisi oldukça güzel ve büyük bir şehir. Eskiden nüfusu çok daha fazla imiş ancak Rusların kenti terketmesiyle bugün nüfusu azalmış. Kentin yerleşim alanı oldukça geniş. Tkasaltubo'ya giden yolu bulana kadar en az on kişiye sorduk. Gürcistan'da Türkçe bilenler ingilizce bilenlerden daha fazla. Tkasaltuno yolunu ararken ne İngilizce, ne de Türkçe bilen birisiyle karşılaştık. Yer adını söylediğimizde, insanlar elle işaret ediyorlar. Ama sonunda Tkasalyubo yolnu ve tabelasını bulduk.Yol üstünde bir yerde böğürtlen molası verdik. Gürcistan'a bugünlerde gelmekle çok iyi etmişiz. Bütün yol boyu her taraf çeşit çeşit meyvelerle dolu. Vişne, armut, erik, kayısı ve daha nicelerinin tadına bakmakla kalmadık, doya doya yedik. Tkasaltubo'dan sonra yolun kalitasi bozulur diye düşünüyordum ama öyle olmadı. Yer yer yorucu yokuşlar olsada, yolun kalitesi son derece iyi. Bugünkü yolun manzaraları çok beğendim.  Gürcistan'ın kalbinden geçiyoruz tabiri caiz ise. İnişli çıkışlı yollardan geçerek yolun solunda harika görünümler sunarak akan bir şelalenin yanında uzunca bir mola verdik. Biz dinlenirken, bir araba durdu ve içinden üç dört genç indi. Bu gençlerden birisi yine harika Türkçe konuşuyordu. Yine Tükçe konuşabildik çok şükür.Şelaleye kadar çok güzel olan yol birden bire bozuldu. Yaklaşık 10 kilometrelik bozuk, ancak yine harika manzaralar sunan yol eşliğinde Tsegeri girişine vardık. Bütün Gürcistan'da olduğu gibi burada da alemde olan Gürcü vatandaşlar var. Bir grup yolumu kesip durdurdu beni. Karpuz ikram ettiler. Büyük bir iştahla yediğimi görünce bir dilim, sonra bir dilim daha getirdiler. Bira da vermek istediler. Alkol kullanmadığımı hareketlerle anlatmaya çalıştım. Erik suyu sandığım bir şey daha verdiler elime; ancak boğazımı yaktığı için ancak bir yudum alabildim. Bu candan insanlara teşekkür edip yanlarından ayrıldım.
Tsageri'nin merkezine vardığımızda İnglizce bilen bir polise, çadır kurabileceğimiz bir yer sorduk. O da 20 km ileride Lentekhi'de otel olduğunu söyledi. Zannediyorum, anlamadı çadır kurmak istediğimizi. Biz de mecbur yola devam ettik ileride çadır kurabileceğimiz bir yer bulabilmek ümidiyle. Bu sıralarda polis aracı da ağır ağır giderek bize eşlik etmekteydi. Bir ara, acaba bizi Lentekhi'deki otele yerleştirene kadar bize eşlik mi edecekler diye düşündüm ama Tsageri çıkışında bize el sallayıp geri döndüler.
Polis aracı geri dönünce, hava kararmaya yüz tutmuşken dere kenarına, yoldan gözükmeyecek bir yere çadırlarımızı kurduk. Hava kararmadan önce yemeğimizi yiyip çadırlarımıza çekildik. Mestia' ya kadar 180 km olan yolun 75 kilometre kadarını almak istiyoruz yarın. Bunun için iyi dinlenip uykumuzu almalıyız ve erken yola çıkmalıyız. 75 km bir gün için çok değildir ancak şu anda dağlık, engebeli ve yolları oldukça bozuk bir coğrafyadayız. Birde Shkhara Dağı dibinde, 2635 metre yükseklikteki Zagari Geçidi var. Bu geçidi aşmak hiç de kolay olmayacak; ancak yarın aşıp da, geçidin öteki tarafındaki Ushguli Köyü'ne ulaşabilirsek ne ala. Yarın ola hayır ola.Kutaisi'den çıktık, Tkasaltubo'ya doğru ilerliyoruz.
Yoldan manzaralar.
Garip bir elektrik direği
Yoldan manzaralar.
Yoldan manzaralar.
Yoldan manzaralar.
Yoldan manzaralar.
Bu coğrafyadaki insanların temel geçim kaynağı hayvancılık.
Yoldan manzaralar.
Yoldan manzaralar.
Yol boyu bunun gibi yol üzerine yatmış, güneş sefası yapan ineklerin sayısı bir hayli fazlaydı.
Yoldan manzaralar.

Bir danacık merhaba dedi bize.
Yoldan manzaralar.

Her yer yemyeşil.

Orhan Abi ile bir tepeden etrafı izlerken...
Orhan Abi ile bir tepeden etrafı izlerken...
Yoldan manzaralar.
Makineyi yere koyup kendimi de çekiyorum.
Bir de yolu alalım
Bir mola anı
Yol kalitesi henüz bozulmamış iken.
Manzara muazzam. Biraz soluklanayım ve manzaranın tadını çıkarayım.
Bir mola anı
Bir mola anı
Bir mola anı
Bunun gibi şelaler Gürcistan'ın her yerinde.
Burada uzunca bir mola verdik.
Şelalenin suyu çok soğuk ve karşıdan insanı ferahlatan serin bir rüzgar esiyor.

Sağımızdan büyük bir nehir akıyor.
Orhan Abi biraz önümde gidiyor.
Yol kalitesi nispeten bozuldu.
Evcil domuzlar yol kenarlarında sürüler halinde dolaşmakta.
Bize karpuz ikram eden aile. Bunun gibi, Gürcistan'ın her tarafında yanlarından birayı eksik etmeyen topluluklara çokça selam verdik.
8. günün sonunda çadır kurduğumuz yer.
Kamp alanımızın manzarası
Kamp alanımızın manzarası
Kamp alanımızın manzarası
Gürcistan Turu Rotası
Kutaisi-Tsageri (Gürcistan Bisiklet Turu 8. Gün)

Abla döe2hil üç kadın, üç ders, üç güzel film: Kozmopolis, Olmak İstediğim Yer, Habemus Papam.



Ekvador, Kolombiya, Venezuela turundan dönen abla , gezi notlarından önce görüp beğendiği üç filmi yazmaya niyetlenirse de, Kuzey Ege deki evine dönerken, biri kendisi üç kadın çevresinde gelişen olay sayesinde aldıkları boylarınca ders üzerine, gündemini değiştirir.
Otobüs arabalı vapura girer, 4 no.lu tek koltukta uyuklamakta Jet Lag* kurbanı abla iner. Üst salona çıkar, büfeden küçük bir paket patates cipsi alır, rüzgöe2rda uçmasın diye sıkıca yapıştığı paketten aldığı cipsi yiyerek güneş altında bir tur atar.
Esintinin, vapurun hareketiyle iyice sertleşmesi üzerine gezintiye kapalı orta katı geçer, arabaların park ettiği alt kata iner; volta için gözüne kestirdiği -otobüse de yakın- alanda üç beş tur atar. Paketin de sonuna geldiği son turunda, geminin burnunda, arabaların karaya çıkarken kullandıkları hareketli platformun köşesine takılmış denize uçma eğilimindeki boş bisküvi paketi gözüne takılırsa da, epeydir sorumluluğunun sınırları üzerine kafa yormakta abla , sorumluluğundaki cips paketine daha sıkı sarılır; birkaç parça sonra boşalan paketi katlar, merdiven altındaki çöp kutusunun derinine atar, yağlı parmaklarını sildiği mendili de güzelce üzerine yerleştirir. Rüzgöe2rın alamayacağı derinlikteki çöpüyle ilgili yüreği rahat, yürüyüşüne devam edecekken bir dubaya yerleşmiş sarışın şişman kadının Hanımefendi, neden çöpünüzü denize attınız? sorusuyla duraklar.
Aklına hemen geminin burnundaki boş bisküvi paketi gelen abla nın, yaptığı suçüstünün neşesiyle kıvançlı kadına yönelttiği, denize ne tür bir paket attığımı gördünüz? sorusu, kendisini görmediği belli şişman kadın tarafından, arkasında sinirli bir tavırla sigara içmekte olan esmer zayıf kadına yönlendirilir. Görünüşe göre esmer kadın abla nın denize çöp attığını görmüş, şişman kadına söylemiş, ikisi bu konuda öyle öfkeli bir mutabakat geliştirmişler ki, elindeki cips paketiyle yanlarından geçerken kendisini ve elbette çöpe götürdüğü paketi görmeyip ardı sıra denize uçan bisküvi paketi dolayısıyla abla yı bir güzel paylamaya karar vermişler!
Denize uçan bisküvi paketi hiköe2yesini, sorumluluğunun sınırları çerçevesinde aktarmaya çalışırken esmer zayıf, sinirleri kendinden daha zayıf kadın, öfkeyle saldığı duman arasında Ne yani ben hayal mi gördüm? diye tıslar. Abla nın ilk tepkisi, emekliye ayrıldığını sandığı ego su Sebastian** dan gelir; Beni der eleştiriyorsunuz ama siz de yasak olduğu halde sigara içiyorsunuz?! Zayıf esmer kadının sinirlerinden daha zayıf ego su, Sebastian dan daha tutarsızdır; Herkes der, içiyor . Bu noktada Sebastianın iteklemesiyle dilinin ucuna gelen Herkes denize çöp atıyor ama ben atmadım cümlesini yutan abla derin bir nefes alır; üşenmez, kendinden emin, kanıtı, üç beş adım ötedeki çöpten çıkardığı cips paketini, sarışın şişmanın kendisine attığı topu evirip çevirmekte esmer öfkeli zayıf kadının burnuna dayar. Bir yandan da yine, sorumluluğunun sınırları içinde olmadığı halde, yuvarlak bir gemi çıkıntısı üzerinde dingildeyip durmakta, -yere düşerse yaratacağı hasardan söz ederken artık görmezden gelemeyeceğini anladığı-içi üçte bir çay dolu plastik bardağı alıp içeriğini boşaltır, çöpe atar.
Birkaç dakika süren, şişmanın hemen saf değiştirdiği sahnede yalnız kalan asaböee esmer bu arada aralıksız özür dileme moduna geçmiştir; öyle ki abla nın Önemli değil, gözünüz yanılmış belli ki demesi köe2r etmez, zayıf esmer ancak şişman sarışının yeter artık, özür dilemeyin! çıkışıyla sessizleşir.
Bir yıl önce olsa Vaaaaay, bana nasıl?! diye kükreyen ego su Sebastianın azmettirmesiyle, daha sert tartışma bir yana on günden önce sindiremeyeceği sahneyi uysallıkla terk eden abla geminin daha sakin bir köşesinde voltasına devam eder.
Bu eşsiz sahnenin şişmana, gerçekte tanık olmadığı olaya karışmama; zayıfa, öfkenin bulandırdığı önyargıyla hareket etmeme; abla ya ise ego sunun aslında emekli değil pusuda olduğunu gördüğü; üç kadına üç esaslı ders sunduğunun farkındadır.
2012, Fransa, Kanada, Portekiz, İtalya yapımı, Don DeLillo romanı uyarlaması Kozmopolis: Yönetmen David Cronenberg, oyuncular Robert Pattinson, Samantha Morton, Paul Giamatti Abla nın kızının vampir filmlerinden tanıdığı oyuncunun canlandırdığı para tüccarı Eric Packer, ortasına yapılan eklentiyle uzadıkça uzamış konforlu limuziniyle, korumasının itirazına karşın kentin öteki ucundaki berberine gitmek isterken, arabanın dışında, bir rapçinin cenaze töreni, küreselleşme karşıtı bir grubun gösterisi, devlet başkanının geçişi için alınan önlemlerin yarattığı harala gürele sürer. Arabanın içinde ise yolculuk ederken tüyolar almayı sürdüren Eric Packer, sisteminin güvenliğini soruşturduğu gençler, gündelik sağlık kontrolünden geçtiği doktor, danışmanı, eskilerden bir fahişe tarafından ziyaret edilir. Bir ara yeni evlendiği, en zenginlerden karısını bir takside görür, limuzinden iner onunla kısa bir yolculuk yapar. Bir başka duraklamada, korumasının endash parolasını öğrendiği- silahını bizzat adam üzerinde test eder. Gecenin köründe ulaştığı, bir Afrika ülkesinde endash aydın, ilerici bir vatandaş olarak- yaşarken gördüğü işkencenin izini yüzünde taşıyan şoförüyle vardığı aile dostu berberde saçını kestirir, söyleşir, yeniden yola koyulur.
Kendisini avlamaya kararlı suikastçisine doğru yol alırken iflasına neyin neden olduğunu bulmaya çalışan Packer ile süfli binada karşılaştıklarında adam, gerilim ve şiddet dolu kısa oturumda, doktorunun iki testisinin eşit olmadığısaptamasını hatırlatır; bunun para hareketindeki ufacık dengesizliğin işareti olduğunu, gözden kaçırmakla sonunu hazırladığını söyler. Cronenberg e bayılan abla için film (elbette önce roman),ekonomik sistemlerin artık, neden çatırdayarak çökmekte olduğunun pek güzel açıklamasıdır.
2011, İtalya, Fransa, İrlanda yapımı Olmak İstediğim Yer: Yönetmen Paolo Sorrentino, oyuncular Sean Penn, Frances McDormand, Judd Hirsch
Her daim sıra dışı rollerin oyuncusu Sean Penn bu defa eski bir rock yıldızı Cheyenne rolünde; rujunu sürer, sürmesini çeker, siyah kabarık saçının önüne düşen perçemini üfürür, isabetli saptamalar yaparak yavaş yavaş konuşur. Alışveriş merkezinde buluştuğu kız kardeşine çöpçatanlık yapar, evi terk ettiği günde mateme gömülmüş, kendisini tanımayan annesini ziyaret eder.
30 yıl önce kendisini sevmediğine karar verip evi terk ettiğinden beri görmediği babası ölünce, uçağa binmediğinden Atlantik i gemiyle geçer. Kuzeninden, babasının Auschwitz toplama kampında kendisine işkence eden bir Nazi peşinde ömrünü tükettiği öğrenir. Amerika nın ortalarına dek, hoş biçimde değerlendirdiği ipuçlarıyla adamın izini sürer. Bulduğu ölüme yakın ihtiyardan olayın işkence değil, bir aşağılama olduğunu öğrenir, benzer biçimde intikam alır, sadık olduğu eşine, evine döner. Son derece stilize muhteşem görüntülerle anlatılan, mizah duygusu çok yüksek basit yol hiköe2yesi, önyargıları yerle bir eden saflık ve sevgi timsali karakteriyle, abla ya kalırsa kolay unutulacak gibi değil.

2011, İtalya, Fransa yapımı Habemus Papam: Yönetmen Nanni Moretti, oyuncular Margherita Buy Nanni MorettiMichel Piccoli

Papa ölür; halefini seçmek için Vatikan a kapanan kardinaller arasından, kendi halinde/dünyasında biri (Michel Piccoli) seçilir. Bacadan merakla beklenen beyaz duman salıverilir ama yeni papa ani bir bunalımla halka görünmeyi reddeder. Bir profesör (Nanni Moretti) gelir, kardinaller gözetiminde sorulamayan (!) sorularla bir gelişme kaydedilemez. Profesörün, kendisinden sonra en iyi olduğu için kendisini terk eden karısıyla görüşmeye götürülürken kaçan papa, halkla ilişkiler danışmanı tarafından aranırken, -psikoloji profesörünün, papanın yokluğunu fark etmeyen kardinaller arasında düzenlediği voleybol liginin tüm heyecanıyla sürdüğü- Vatikan daymış havası yaratılır. Oyuncu olmak istemiş, sınavda kendisi yetersiz bulunurken kız kardeşi oyuncu olmuş papa, takıldığı oyuncularla mutluyken yakalanır, deşifre edilir, Vatikanın bilindik balkonuna çıkarılır.

 

Abla ya göre devrini tamamlamış ekonomik sistemler gibi inanç sistemlerinin de, bu derece eğlenceli biçimde ti ye alındığı film, gönlünde Nanni Moretti ye özel bir yer olanlar dışındakilerin de bayılacağı türden.



*** Abla  döe2hil üç kadın, üç ders, üç güzel film: Kozmopolis, Olmak İstediğim Yer, Habemus Papam.

YALAN- Etmesin Mutluluğumuzu Talan


YALAN: ETMESİN MUTLULUĞUMUZU TALAN Yalan: Tatlıdır ama buruk bir anıdır geriye kalan Yalan: Kurtulamaz yalancı eşeklikten, sırtına vursan da altın palan Yalan: Herkes gerçekçi geçinir, gerçekleri sever; öyleyse kimdir bunca yalanı üstümüze salan Yalan: Kültür ve uygarlık gelişiyor; oysa yalan değil gerçekler oluyor hep azalan Yalan: Aşktır en güzel gerçek, en tatlı yalan. Bu denize dalan da pişman, dalmayan da... Yalan: Dertlerle çilelerle kendini yiyip bitireceğine yalanlarla biraz oyalan Yalan: Kuşkucu kişi gözünü açıp kapatasıya kadar Üsküdarı geçer atı alan Yalan: Hayatımızı eder talan; ama gene de çoktur ona inanan, onu gerçek sanan Yalan: Vahşi bir hayvandır o, gerçeklerin bahçesine dalıp çiçeklerimizi koparan Yalan: Hırsızdır umutlarımızı çalan Yalan: Özlemlerimiz olmasaydı bulamazdı yalan rahatça at oynatacak bir alan Yalan: Çoğalmasına ses çıkarmaz, aldırmazsan; zamanla öyle yaygınlaşır ki, olur doğrunun iyinin güzelin hali duman! Erhan Tığlı erhantigli@mynet.com ******************** YALAN- Etmesin Mutluluğumuzu Talan

Tiflis-Khashuri(Gürcistan Bisiklet Turu 5. ve 6. Günler)


Bugün hostelde dinlenebildiğimiz kadar dinlenip çok erken olmayan bir saatte yola çıkalım, sonrada yol üzerinde uygun bir yerde çadır kuralım istiyoruz. Tiflis e gelirken Orhan Abi nin bisikletinin jant tellerinden birinin kopuk olduğunu fark etmiştik. Aslına bakarsanız bisiklet ne yapsın. Adam çok fazla yük taşıyor ancak çantasında gereksiz hiçbir şey yok. Çamaşır ipi ve mandalı dahi var. Başlangıçta bana gereksiz gibi gelmişti. Ancak rüzgarlı ve yağmurlu bir havada çamaşır ipini ve mandalları kullanmak zorunda kalınca yola çıkarken alınacaklar listesine bunları da ekledim.
Yola çımadan önce bir bisikletçide jant telini değiştirmemiz lazım. Orhan abi internetten bisikletçinin yerini araştırdı. Tekerleği ve yedek jant telini alıp bisikletçiyi bulmak üzere dışarı çıktı. Yanına yedek jant teli almış Allahtan. Yoksa 28 jantlık teli her yerde bulmak kolay olmaz. Burada iş yerleri saat 10.00 dan önce açılmıyor bu arada. Orhan Abinin 11.00 da döneceğini varsayarak dışarı çıkıp daha önce alışveriş yaptığımız börekçiden haçapuri ve benzerlerinden alıp hostele geri döndüm. Saat 11 sularında Orhan Abi den mesaj geldi. Bisikletçiyi bulmuş fakat usta saat 13.00 da gelecekmiş. Bu gün en erken ssat 14 te yola çıkabileceğiz anlaşılan. Yeterince vaktim varken sökülen birkaç eşyamı dikmek için hostelde görevli olan kızdan iğne iplik istedim. Tam anlayamayınca bir kağıda iğne iplik resmi çizince hemen bulup getirdi. Dikiş nakış işini halledince lariler suyunu çektiği için biraz dolar bozdurdum.(1 dolar = 1.63 lari).  Sonra bir parka oturup defterime 2 gündür yazamadığım yol notlarımı yazdım. Saat 14.00 da hostele döndüğümde Orhan Abi yi yola çıkmak üzere hazır buldum. Sabah aldığım haçapurileri mideye indirdikten sonra saat 15.30 gibi yola çıktık. Yol henüz dümdüz olduğu için Mtskheta ya çok çabuk vardık. Burada konaklamayı düşünüyorduk ancak vakit henüz çok erken olduğu için devam etmeye karar verdik daha güzel yerler bulmayı ümit ederekten. Devamında çadır kurmaya uygun bir yer bulduysak da yine devam ettik. Yol üzerinde bir yerden kayısı ve kırmızı erik topladık birer kilo kadar. Bu turda hiç yemediğimiz kadar kayısı, böğürtlen ve vişne yedik. Biz mide derdine düştüğümüz anlarda yağmur da atıştırmaya başladı. Yağmur çok bastırmadan bir an önce uygun bir yere çadırlarımızı kurup ıslanmasak iyi olur diye düşünürken bir benzinliğin karşısında Orhan Abiyi beni beklerken buldum. Aslında Gori ye kadar varabilirdik ancak bu havada şansı çok zorlamak lazım. Damal da yakalandığım kuvvetli dolu yağışında sığınacak bir yer bulamamış ve yarım saat boyunca dolunun dinmesini beklemiştim. Aynı olayı bir daha yaşamasam iyi olur. Yağmur yağarken bir şekilde çadırları kurduk ve bisikletler hariç tüm malzemelerimizle birlikte hemen içlerine girdik. Çok şükür fazla ıslanmadık. Yağmurun önce şiddeti arttı sınra kısa süreliğine durdu. Durduğu anlarda yol üzerinden bir marketten aldığımız malzemelerle akşam yemeği faslını hallettik. Devamında çadırlarımıza çekildik. Hava durumlarında yarın hava yağışlı gösteriyor ancak alabildiğimiz kadar yol alabilmeyi umut ediyoruz.
Ertesi GünSabah kalktığımızda hava kapalıydı. Yağmur geldi gelecek gibiydi. Bir an önce toparlanıp yağmur yağmazken yol almak istiyoruz. Kahvaltımızı yaptık, yakındaki benzinlikten sularımızı doldurduk ve yola çıktık. Bu günki hedefimiz Tiflis e gelirken çadır kurduğumuz Khashuri yakınlarındaki mekan. Bu mekan ağaçlar arasında, yeşillik, hoş bir yer. Yakınında benzinlik ve bakkal da var. Çadırlı konaklamalarda, çadır kurulacak alanda suyun bulunması büyük avantaj ve tercih sebebidir. İçmek, yemek yapmak, bulaşık ve temizlik için bol bol suya ihtiyacımız oluyor. Bunun için su varsa, ve de temizse o yer gerçek anlamda bir kamp alanıdır artık. Gori yi 3-5 kilometre geçmiş olmamıza rağmen Orhan Abi bir müzeyi görmek için Gori ye geri döndü. Ben kamp alanında onu beklemek üzere yola devam ettim. Orhan Abiden ayrıldıktan sonra sadece 5 dakika kadar yağmur altında kaldım ancak donuma kadar ısslandım. Bir otobüs durağına kendimi atmıştım ama iş işten geçmişti. Bir süre durakta dinlenip ıslanan kıyafetlerimim kurularıyla değiştirdim. Kamp alanına vardığımda matımı yere serip yarım saat kadar kestirdim. Devamında Orhan Abi de geldi. Acıkmış olduğumuz için öncelikle yemeğimizi yedik. Devamında çadırlarımıza çekildik. Yemek esnasında bisikletime bindirdiğim yakındaki köyden çocuklar futbol oynamaya çağırdı ancak bir süre sonra biraz daha büyükçe çocuklar topun sahibi küçük çocuğu kızdırınca, küçük çocuk topunu alıp gitti. Arkadaş madem top küçük çocuğun, niye kızdırıyorsun onu, gönlünü hoş tutsana küçük çocuğun, istiyorsa forvete geçir. Bu kısa top tepme işinden sonra biz de tekrar çadırlara gelip yattık. Zaten pek maç yapasımız yoktu yorgunluktan ötürü. Yarın Kutaisi ye varabilir miyiz bilmiyorum ancak en azından Zestafoni ye kadar gitmek istiyoruz. Hayırlısı. 5. Gün Tiflis çıkışında Bir tepede manastır.
 İstanbula 1715, Ankaraya 995 km var. Orhan Abi İstanbuldan geldi bu arada. Tabiki daha fazlasını yaparak.




 Yol çalışmalarında çalışan bir azerbaycanlı ile sohbet ettik bir süre. Almanya'dan yola çıkmış ve Türkiye üzerinden yola çıkmış Faslı bir turcu ile de sohbetimiz oldu.
Birlikte top oynadığımız çocuklar.Tiflis-Khashuri(Gürcistan Bisiklet Turu 5. ve 6. Günler)