Bugün kendimizi çok yormayalım istiyoruz. Öncelikle Tkasaltubo'ya varacağız. Sonra da, nerede uygun bir kamp alanı bulursak, oraya konacağız.Kutaisi oldukça güzel ve büyük bir şehir. Eskiden nüfusu çok daha fazla imiş ancak Rusların kenti terketmesiyle bugün nüfusu azalmış. Kentin yerleşim alanı oldukça geniş. Tkasaltubo'ya giden yolu bulana kadar en az on kişiye sorduk. Gürcistan'da Türkçe bilenler ingilizce bilenlerden daha fazla. Tkasaltuno yolunu ararken ne İngilizce, ne de Türkçe bilen birisiyle karşılaştık. Yer adını söylediğimizde, insanlar elle işaret ediyorlar. Ama sonunda Tkasalyubo yolnu ve tabelasını bulduk.Yol üstünde bir yerde böğürtlen molası verdik. Gürcistan'a bugünlerde gelmekle çok iyi etmişiz. Bütün yol boyu her taraf çeşit çeşit meyvelerle dolu. Vişne, armut, erik, kayısı ve daha nicelerinin tadına bakmakla kalmadık, doya doya yedik. Tkasaltubo'dan sonra yolun kalitasi bozulur diye düşünüyordum ama öyle olmadı. Yer yer yorucu yokuşlar olsada, yolun kalitesi son derece iyi. Bugünkü yolun manzaraları çok beğendim. Gürcistan'ın kalbinden geçiyoruz tabiri caiz ise. İnişli çıkışlı yollardan geçerek yolun solunda harika görünümler sunarak akan bir şelalenin yanında uzunca bir mola verdik. Biz dinlenirken, bir araba durdu ve içinden üç dört genç indi. Bu gençlerden birisi yine harika Türkçe konuşuyordu. Yine Tükçe konuşabildik çok şükür.Şelaleye kadar çok güzel olan yol birden bire bozuldu. Yaklaşık 10 kilometrelik bozuk, ancak yine harika manzaralar sunan yol eşliğinde Tsegeri girişine vardık. Bütün Gürcistan'da olduğu gibi burada da alemde olan Gürcü vatandaşlar var. Bir grup yolumu kesip durdurdu beni. Karpuz ikram ettiler. Büyük bir iştahla yediğimi görünce bir dilim, sonra bir dilim daha getirdiler. Bira da vermek istediler. Alkol kullanmadığımı hareketlerle anlatmaya çalıştım. Erik suyu sandığım bir şey daha verdiler elime; ancak boğazımı yaktığı için ancak bir yudum alabildim. Bu candan insanlara teşekkür edip yanlarından ayrıldım.
Tsageri'nin merkezine vardığımızda İnglizce bilen bir polise, çadır kurabileceğimiz bir yer sorduk. O da 20 km ileride Lentekhi'de otel olduğunu söyledi. Zannediyorum, anlamadı çadır kurmak istediğimizi. Biz de mecbur yola devam ettik ileride çadır kurabileceğimiz bir yer bulabilmek ümidiyle. Bu sıralarda polis aracı da ağır ağır giderek bize eşlik etmekteydi. Bir ara, acaba bizi Lentekhi'deki otele yerleştirene kadar bize eşlik mi edecekler diye düşündüm ama Tsageri çıkışında bize el sallayıp geri döndüler.
Polis aracı geri dönünce, hava kararmaya yüz tutmuşken dere kenarına, yoldan gözükmeyecek bir yere çadırlarımızı kurduk. Hava kararmadan önce yemeğimizi yiyip çadırlarımıza çekildik. Mestia' ya kadar 180 km olan yolun 75 kilometre kadarını almak istiyoruz yarın. Bunun için iyi dinlenip uykumuzu almalıyız ve erken yola çıkmalıyız. 75 km bir gün için çok değildir ancak şu anda dağlık, engebeli ve yolları oldukça bozuk bir coğrafyadayız. Birde Shkhara Dağı dibinde, 2635 metre yükseklikteki Zagari Geçidi var. Bu geçidi aşmak hiç de kolay olmayacak; ancak yarın aşıp da, geçidin öteki tarafındaki Ushguli Köyü'ne ulaşabilirsek ne ala. Yarın ola hayır ola.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder